Şampiyonluk Kazandıran Sporcu;

Antrenörler Yetiştiren Yönetici:

Diş Hekimi EMRE DİKER

Ankara'nın tanınmış diş hekimlerinden Emre Diker'in, zamanında milli formayı da giyen eski bir basketbolcu ve başarılı bir yönetici olduğunu pek az kişi bilir.

Emre Diker'in sporculuk yaşamı, Ankara Atatürk Lisesi'nde okuduğu günlerde başlar. Antrenör Orhan Sağcı tarafından "keşfedilir" ve Yenişehir Kulübü'ne kazandırılır. Lisedeki ve Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'ildeki öğrencilik yılları boyunca yeşil - beyaz formayı giyer. Yenişehir'den hiç ayrılmaz; ayrılamaz.

Sporcuların, hele Milli Takım'da da yer alma onuruna erişenlerin çeşitli başarılar kazanmaları ve bu arada oynadıkları takımlara maç kazandırmaları elbette doğaldır. Ama bazı maçlar vardı ki, unutulmaları mümkün değildir. Örneğin Fenerbahçe yandaşlarının aklına Galatasaray denince, hemen "6” ve “0" rakamları gelir. Karşıtları da "Pendik" derler; Fenerbahçe'nin bu mütevazı kulüp karşısında Türkiye Kupası'ndan elendiğini anımsatırlar.

Yenişehir'in 1973 yılında oynadığı Türkiye Basketbol Kupası eleme maçı da bunlardan biridir. İkinci ligte olan ve herhangi bir iddiası da bulunmayan Yenişehir, Şekerspor'la karşılaşacaktır. Şampiyonluğun en büyük adaylarından Şekerspor’un kadrosunda altı milli sporcu vardır. Sonuç belli gibidir. Yenişehir, her halde bir hayli fark da yiyerek yenilecektir.

Yenişehir Kulübü'nün o tarihteki başkanı Erol Onar, yönetici arkadaşlarını sahibi olduğu Till Kitabevi'ne çağırır. Maça gelmeyeceğini söyler. Hiçbir maç ve yarışmada sporcularını yalnız bırakmayan başkanın bu tutumu şaşırtıcıdır. Açıklar; "Sporda yenmek de yenilmek de var. Ama yüreğimin, Şekerspor karşısında bir hezimet seyretmeye dayanamayacağım hissediyorum" der.

.Ancak, spor basınının "büyük sürpriz" olarak tanımladığı bir sonuç gerçekleşir. Yenişehir maçı kazanır: Şekerspor, favorisi olduğu kupadan elenir. Galibiyette en büyük rolü, takımına 25 sayı kazandıran Emre Diker oynamıştır.

Maçın bitiş düdüğüyle birlikte, Erol Onar'a müjde verilir: "Başkan, yendik Şekerspor'u. Seni bekliyoruz." Erol Onar eşini, kızını, oğlunu alıp son hızla Atatürk Spor Salonu'na gelir. Ama kapıda ikirciklenir; "Bizim, Şekerspor'u yenmemiz mümkün mü? Herhalde işletiliyorum." Doğruyu öğrenmek için önce oğlu Adil'i içeri gönderir. İşletme falan söz konusu değildir; maç kazanılmıştır. Başarıları evinde, eşi Neriman Onar'm hazırladığı ve genç sporcuların çok sevdiği mercimekli köftenin de bulunduğu sofralarda kutlamak âdetidir ama o akşam programı değiştirir. Hemen İzmir Caddesi'ndeki bir restorana gidilir. Çoğu basketbolcunun ilk kez tattığı şampanya "müesseseııin ikrâmı"dır.

(Sponsor firmalar döneminde bol sıfırlı primler, beş yıldızlı otellerde kutlamalar da gündeme gelecektir. Ne var ki, amatörlük bir başkadır. Basketbolcuları rahat öpmek için merdiven basamaklarına çıkan yöneticiler, mercimekli köftelerin, ilk şampanyaların lezzeti yaşam boyu unutulmaz.)

Emre Diker'in Şekerspor maçındaki performansı, spor yaşamında ilginç bir gelişmeye de neden olur. Genç Milli Takım kampmdadır ama - sonradan öğrendiğine göre antrenör Aydan Siyavuş onu kadro dışı bırakmak kararındadır. Milli Takımlar Teknik Direktörü Dr. Orhan Girgin ve A Milli Takım Başantrenörii Prof. Rüştü Yüce duruma müdahale ederler; Emre'nin mutlaka takıma alınması gerektiğini söylerler. Prof. Yüce aynı zamanda Şekerspor antrenörüdür. “Emre benim Şekerspor'umu neredeyse tek başına yendi; kadroda olması şarttır” der. Emre Diker takıma alınır; Almanya'da milli formayı giyer.

Emre Diker o günlerden söz ederken, "Maçı antrenörümüz Orhan Sağcı, yöneticilerimiz, takımın bütün oyuncuları hep beraberce kazanmıştık. Skora Özcan Yaykm'ın, Cihan Saydar'ın, Orhan Uğuroğlu'nun katkıları büyüktü" der.

"Şampiyon Yenişehir"

Yenişehir 1975 yılında Tofaş ve Altay'la birlikte, birinci milli lige yükselmeye aday kulüpler arasındadır. Bunun için Altay’ı İzmir'de yenmesi şarttır. Zorlu karşılaşma 76 - 70 kazanılırken, Emre Diker 36 sayıyla takımın ve maçın en skorer elemanı olur.

Bursa'da Tofaş'a yenilen, diğer maçlarını kazanan Yenişehir'in birinci lige yükselmesi kesinleşmiştir. Ancak bu başarıyı “şampiyon” olarak bir kat daha yüceltmesi için, Bursa'nın güçlü ekibi Tofaş'ı Ankara'da 12 sayı farkla yenmesi gereklidir.

Bu maçın yapılacağı gün Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu'nu dolduran taraftarlar arasında, davul zurna eşliğinde sürekli tezahürat yapan 400'e yalcın Türk Tarih Kurumu Basımevi işçisi de vardır. Yenişehir'in sonradan Ankara şampiyonu olan ptiramatör voleybol takımı bu işçiler arasından seçilmiştir. Çalıştıkları basımevinin müdürü Gökmen İğdemir aynı zamanda Yenişehir'in başkamdir. Kulübün genel kaptanı Bekir Çiftçi de bütün bu işçilerin üyesi olduğu Basın - İş Sendikası başkanlığından yeni ayrılmıştır; voleybol takımını da oluşturan kişidir.

Sendikanın, basımevinde iki ay süren grevi, işveren İğdemirle sendikacı Çiftçi arasındaki dostluğu bozmamıştır. Olumlu sonuçlanan greve katılan işçilerin müdürlerine duydukları saygı, sendika başkanına besledikleri sevgi, Yenişehir aşkına dönmüştür. Yaptıkları tezahürat bu aşkın somutlaşmış bir biçimidir.

Büyük destek alarak oynadığı maçta ilk yarıyı geride kapayan Yenişehir, ikinci devre mükemmel bir oyun çıkarır; 12 yerine 14 sayı farkla galip gelir. Yenişehir şampiyon, Emre Diker de sahanın en iyi oyuncusudur.

Yenişehir basketbol takımı birinci ligte de başarılar kazanır; Avrupa kupalarında Türkiye'yi temsil eder. Günü gelir, Emre Diker basketbola veda eder. Aktif sporculuğa son vermesiyle yöneticiliğe başlaması eşzamanlıdır. Yenişehir'e vicdan borcu olduğu düşüncesindedir. "Ben bu kulüp sayesinde üniversiteyi babamdan harçlık almadan bitirdim" demektedir. Yenişehir unutulmaz yöneticisi Aıman Talay'ın "Bizim için önemli olan kazanmak değil, Türk sporuna iyi ve aydın insanlar kazandırmaktır" cümlesini, vazgeçilmez bir ilke halinde uygulamaya kararlıdır.

Emre Diker bir yandan diş hekimliği yapacak, bir yandan kulübünün basketbol şubesinde görev alacaktır. Muayehane açmak nisbeten kolay olacaktır. Performansını ve özverisini değerlendirmek üzere Yenişehir Kulübü'nlin hediye ettiği otomobili satması, gerekli harcamaların yarısını karşılayabilecektir. Sıra kira mukavelesine gelir, imzayı rahmetli babası atmak zorunda kalır. Çünkü genç diş hekimi, genç basketbol takımının başında deplasmandadır.

Muayehane konusu çözümlenmiştir ama, o tarihlerde telefon edinmek deveye hendek atlatmaktan zordur. Ya da hiç zor değildir. Deplasmandan dönen Emre Diker, Yenişehir yöneticilerinden Oktay Poyraz'm, sahibi olduğu reklam ajansının telefonlarından birini muayehaneye bağlattığını görür.

“Bunları unutmak mümkün mü” der şimdi Emre Diker; “O zamanlar bugünkü boyutlarda profesyonellik yoktu. Para ikinci plandaydı. Aslolan renk aşkıydı. Yenişehir; büyüklerin küçüklerden sevgilerini, desteklerini esirgemedikleri, küçüklerin de saygıda asla kusur etmedikleri büyük bir aileydi.”

Emre Diker ilk iş olarak, sporculuk yaşamlarım noktalamak üzere olan iki basketbolcuyu Yenişehir'in altyapısında antrenörlüğe başlatır. Antrenörlüğe henüz adım atan bir başka basketbolcuya da, Oktay Poyraz'm yönlendirmesiyle aynı altyapıda görev verir. İsimleri sırasıyla Cem Gökçe, Selam Gökçe ve Murat Didin'dir.

İzmir'deki büyük zafer

Emre Diker ve bu teknik adamlar, Yenişehir yüdız ve genç takımlarını doruklara tırmandırmak, Türk basketboluna yıldızlar kazandırmak için geceyi gündüze katmaya başlarlar. Diker'e göre, Arman ve Orhan ağabeyler örnek alınmıştır. (Yenişehir'in eski başkanlarından, ünlü spor gazetecisi Arman Talay ve antrenör Orhan Sağcı.) Onların yaptığı gibi bıkıp usanmadan okul bahçelerinde, sokak aralarındaki arsalarda basketbol oynayan çocuklar izlenmekte, yetenekli görülenler Yenişehir çatısı altında çalıştırılmaya başlanmaktadır.

Başarılar gecikmez. Yıldız takım 1984'de önce Ankara, hemen ardından - ilerleyen yıllarda Türk basketbolünün en büyüle yıldızları arasında yer alacak olan - Orhun Ene, Tamer Oyguç, Ömer Büyükaycan'ın da oynadığı - Eczacıbaşı'nı da yenerek Türkiye şampiyonu olur.

En unutamadığı başarı, 1986 yılında İzmir'de gerçekleşir. Türkiye Gençler Şampiyonasında Yenişehir üst üste galibiyetler alarak finale kalır. Rakip Galatasaray'dır. Bitime 1.5 dakika kala İstanbul ekibi 11 sayı ilerdedir. Ne olursa bu kısa süre içinde olur. Maçı, son saniye basketi ve 1 sayı farkla Ankara'nın yeşil - beyaz formalı gençleri kazanır. Yenişehir Türkiye şampiyonudur.

Sporcuların, antrenörlerin, yöneticilerin kucaklaşmaları... Bol bol akıtılan sevinç göz yaşları... Şampiyonluk kupasına kondurulan öpücükler... Aslında alışılmış sahnelerdir.

İ ç Milli Takım antrenörü €ç Milli Takım sporcusu

Her yıl, her branşta şampiyonalar düzenlenir; takımlara kupalar verilir. Eski şampiyonalar, kupalar, oyuncular unutulup gider. "Acaba mı?" diyelim ve Yenişehir'in bu anlattığımız başarısına katkıda bulunan antrenörlerin ve sporcuların zaman içinde neler yaptıklarını söyleyelim.

İlerleyen yıllarda ve aynı süreçte, Murat Didin "A", Dr. Selam Gökçe "genç", Dr. Cem Gökçe "yıldız" Milli Takım antrenörü olmuşlardır. Özetle Türk basketbolü tümüyle, Emre Diker'in -yüci^ii'uTği üç teknik adam emanet edilmiştir.

Yine ilerleyen yıllarda basketbolculardan Hakan Yörükoğlu -bir süre Efes Pilsen'de de oynadıktan sonra - Galatasaray, Hüsnü Çakırgil Fenerbahçe kaptanı olmuşlar; sayı kralı Murat Evliyaoğlu performansının doruğuna Efes Pilsen'de ulaşmış; takımın Koraç Kupası'm kazanmasında en büyük rolü üstlenmiştir. Bu üç yıldız sporcunun yıllarca Milli Takım'da oynadıklarını, ülkemize nice maçlar kazandırdıklarını söylemeye - öyle sanıyoruz ki - gerek bile yoktur.

Diş hekimi Emre Diker'in Türk basketboluna kazandırdığı yıldız basketbolcular bu üç isimden ibaret değildir. "Hiçbirinin hatırı kalmasın diye" saymaya kalkışsa da, sayfalarda o kadar isme yer bulmak zordur.

Eski milli basketbolcu Diker, Yenişehir'in yönetim kurullarında da görev almış, her branşta hizmet üretmiş, basketbol şube ve kulüp genel kaptanlıklarını da üstlenmiştir. Her zaman, her göreve hazır olmuştur.

Eski yöneticileri Erol Onar'ı, Arman Talay'ı, Oktay Poyraz'ı, antrenörü Prof. Rüştü Yüce'yi rahmetle anar. Başta, onu Yenişehir'e kazandıran Orhan Sağcı'nm, diğer antrenörleri Seyfı Kuştimur, Dr. Orhan Girgin ve Taıısev Mıhçıoğlu'nun, bütün yöneticilerinin kulaklarını çınlatmakla kalmaz, fırsat buldukça onlarla buluşur; anılarını tazeler.

Bir de kulüp başkanı

Arman Talay; 1989 yılının ilk aylarında, sağlık ve iş durumu nedeniyle Yenişehir başkanlığını bırakmak zorunda olduğunu açıklar. Asbaşkanlardan Bekir Çiftçi, bazı yönetici ve eski sporculardan ekip oluşturulup başkan aramaya, adaylara ziyaretler düzenlemeye başlar. Bir süre sonra ekipte tavır değişikliği ile karşılaşır. “Aramaya gerek yoktur; aday belli ve tektir!” Emre Diker, Bekir Çiftçi'nin başkan olması gerektiğine herkesi ikna etmiştir. Çiftçi, 31 Mayıs 1989 tarihinde oybirliği ile başkan seçilir. (Bu görevi 31 Mayıs 2007'ye kadar, aralıksız tam 18 yıl sürdürecektir.)

Emre Diker; antrenör ve sporcu yetiştirmekle kalmamış, bir de kulüp başkanı seçtirmiş, onun en başta gelen yardımcılarından biri olmuştur.

Tevazuyu asla elden bırakmaz. "Kulübünün büyüklerinden neler öğrendiyse, onları yaptığını" söyler. "Bütün bu başarıların gizemi, Yenişehir öğretisindedir. Ne yazık ki, çarpık kentleşme sonucu kimlik erozyonuna uğrayan Yenişehir semti gibi, bu öğreti de kaybolmaya yüz tutmuştur."...

Emre Diker için Yenişehir Kulübü'ııü de, spora çatısı altında başladığı Ankara Atatürk Lisesi’ni de unutmak mümkün değildir. Atatürk Lisesi Eğitim Vakfı (ALEV) yönetim kurulu üyesi olarak görev üstlenir. Mezun olduğu okulun bugünkü öğrencilerinin eğitim, kültür ve spor alanlarında en iyi olanaklara sahip olmaları için sürekli çaba harcar. Ona göre, “Vefa, bir zamanlar Atatürk Lisesi'nde okuyanların ve Yenişehir Kulübü'nde görev yapanların ortak duygusudur. Öyle görmüşler, o kültürle yetişmişlerdir.”