(Yönetim Kurulu Başkanı'mız Bekir Çiftçi'nin 2003 yılında, 50. kuruluş yıldönümümüz nedeniyle kaleme aldığı yazıyı özetleyerek "Tarihçe"miz olarak sunuyoruz. 'lYenİşehr-2O05--2OO6,t'trölümü yeni yazılmıştır.')

Yenişehir, Mustafa Kemal Atatürk'ün silah ve inanç arkadaşlarının kurduğu semtin adıdır.

Kurtuluş mücadelesine katılmak üzere Ankara'ya akın eden vatanseverler çoğunlukla Hamamönü, Samanpazarı gibi semtlerde, kısmen de Keçiören, Dikmen ve Etlik'teki bağ evlerinde oturdular. Zaferin kazanılması, Ankara 'nın başkent oluşu ile bu kişiler kentin ortasında yer alan bu bölgeye yerleşmeye başladılar. Adını “Yenişehir” koydular.

Cumhuriyet heyecanını yaşayan halkın da katkılarıyla, akasya ağaçları ile bezeli, dar ama düzenli cadde ve sokaklar inşa edildi. Bahçeler içinde iki-üç katlı evler yapıldı. Bahçelerde küçük havuzlar, mor salkımlar, hanımeli türünden sarmaşıklar vardı. Semt kısa zamanda yemyeşil oldu; bir “cennet bahçesi”ne benzedi.

“Türkiye'nin kalbi Ankara , Ankara 'nın gözbebeği Yenişehir” denilir; bu semtte oturmakla iftihar edilirdi.

Yenişehir tam anlamıyla konutlar semtiydi. İlk zamanlarında tek tük bakkal, kasap, manav gibi dükkânlar dışında mağaza yoktu. Halk diğer alışverişleri için Ulus’a giderdi. Buna, “şehre inmek” denirdi.

XO zamanlar Sıhhiye'deki tren köprüsünden İnönü Meydam'na, Esat Dörtyol'a; TED Ankara Koleji’nden Matepe'ye, eski Havagazı Fabrikası'na kadar olan bölgeye Yenişehir denilirdi. Sıhhiye, Kızılay, Kocatepe, Bakanlıklar bu semtin birimleriydi.)

Bu büyük semtin gençleri mahalle takımları kurar; İncesu'daki çayırda, daha sonraları Ankara Atatürk Lisesi'nin bahçesinde iddialı maçlar yaparlardı. Yetenekliler; Gençlerbirliği, Demirspor ve Hacettepe'nin futbol, Ankaragücü ve Gençlerbirliği'nin basketbol takımlarında oynarlardı.

İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle kendini gösteren ekonomik ferahlama ve 1950 genel seçimlerinde iktidarın el değiştirmesiyle başlayan yenilenme süreci, Yenişehir'i de etkiledi. Boş kalmış arsalara ve köhnemiş kimi evlerin yerine üç-dört katlı apartmanlar yapıldı. Sinema, lokanta, pastane ve mağazalar açıldı.

Mahalle maçları, sayıları artan semt gençlerine yetmemeye başladı. Ankara 'nın çeşitli takımlarında oynamak yerine, bir kulüp çatısı altında bir araya gelme düşüncesi güç kazandı.

İş semtin büyüklerine düştü. Sururi, Server ve Selim Sayarı kardeşlere, Mithat Erol'lara, Süreyya Aksoy'lara...

Semt halkı birbirini tanıyor; “mütevazı bürokrat yaşamı, kuşakları birbirine yakın tutuyor”du. Gençleri gibi Yenişehir'in büyükleri de yepyeni bir Ankara kültürü oluşturuyor; sevgi, saygı ve dayanışma içinde yaşıyordu. Bir semt kulübü kurulmaması için hiçbir neden yoktu.

Yenişehir Spor Kulübü, 1 Haziran 1953'te resmen kuruldu. Yemyeşil semtin kulübüne “yeşil-beyaz” renkler uygun görüldü. Ziya Gökalp ile Mithatpaşa caddelerinin kesiştiği köşede üç katlı bir lokal tutuldu; dayanıp döşendi.

ÜÇ FARKLI DÖNEM

Kulübün 50 yıllık tarihini üç farklı dönemde ele almak mümkündür.

1-  Semte dayalı dönem (1953-1976)

2-  Sponsorlar dönemi (1976-1987)

3-  Yeni dönem (1987-)

Birinci Dönem - Kurucularımız ilk olarak basketbol ve futbol dallarında etkinlik göstermeyi uygun bulmuşlardı.

Yenişehir genç basketbol takımı; hiç transfer yapılmadan, spora yeni başlayan gençlerden kuruldu. Antrenörlüğe gencecik bir Siyasal Bilgiler/akültesi öğrencisi olan Mehmet Ali Kışlalı getirildi. Yenişehir'in genç basketbolcuları o yıl (1953-54 sezonunda) Ankara şampiyonu ve finalde Fenerbahçe'ye 1 sayı farkla yenilerek Türkiye İkincisi oldular. Aralarında daha sonra Galatasaray ve Ulusal Takım Kaptanlığı yapan, “Avrupa'nın en teknik basketbolcusu^seçilen Şengün Kaplanoğlu ile defalarca ulusal formayı giyen, Ulusal Takımlar Teknik Direktörlüğü’nü üstlenen Dr. Orhan Girgin gibi ünlüler yetişti.

Benzeri sonuçlar futbolda da alındı. Yine hiç transfer yapılmadan, rahmetli Mithat Erol Ağabey'in önderliğinde semt gençlerinden oluşturulan futbol takımı, o zamanki statü gereği Ankara 5'inci ligine katıldı. İlk sezon ikincilikle yetindi. Ertesi sezon şampiyon olarak 4'üncü lige çıktı. Bu başarı üstüste 4 yıl tekrarlandı. Yenişehir futbol takımı 5 yılda 4 kez şampiyon olup, 5'inci kümeden 1 'inci kümeye yükseldi.

Başarıları “raslantı” olarak tanımlamak mümkün değildir. Kurtuluş Savaşı'na katılan, yepyeni bir “Devlet”in kuruluşunda görev alan, Yenişehir'i yaratan kuşağın çocukları birlik ve beraberliğin, dayanışmanın önemini biliyor; gençliğe güveniyor; yaygın ve üretken altyapı politikası izliyorlardı. Herşey sonuçtan, skordan, maç kazanmaktan ibaret değildi. Sporcuların aile ve okul durumlarıyla ilgileniyor; onlara sporun barış, dostluk ve kardeşlik olduğunu öğretiyorlardı.

Bayrağı kuruculardan devralan Yenişehir kökenli tüm yöneticiler bu yaklaşımı “Yenişehir Öğretisi” olarak günümüze kadar sürdürdüler.

Yıllar sonra, Yenişehir'in eski Başkanı, ünlü spor gazetecisi rahmetli Arman Talay kulübünün felsefesini şu cümleyle özetlemişti: “Bizim için önemli olan kazanmak değil, Türkiye'ye iyi ve aydın insanlar kazandırmaktır.”

Yenişehir Spor Kulübü, semt halkının desteğiyle ilerleyen yıllarda da başarılarına devam etti.

Basketbol yıldızlar ve gençler kategorilerinde Ankara ve Türkiye şampiyonlukları kazandı; büyük takımı Ankara'da daima başa güreşti. Ulusal takımlara yıldız sporcular yetiştirildi.

Futbolda genç futbol takımı Ankara birincilikleri, 2 kez Türkiye ikinciliği kazandı. Milli futbolcu, merhum Yıldırak Daş dışında amatörlerden kurulu A futbol takımı inanılmaz bir başarı kazanarak, o zamanki adıyla “üçüncü milli lig”e yükseldi; orta sıralarda yer aldı. Ancak profesyonel futbolun çirkin yüzüyle tanıştı. Yönetim Kurulu'nun amatörlüğe (yerel lige) dönme kararını, zamanın Başkanı, merhum Erol Onar “Profesyonel futbol toplumsal isteri halini almıştır.” diyerek açıkladı. Yenişehir adını satın alarak, profesyonel lige katılmak isteyen kulüplerin astronomik teklifleri reddedildi.

Yenişehir'in futbolda da sosyal ve kültürel düzey hakkında bir fikir vermek için, yıllarca şube yöneticiliği yapan gazeteci Cemal Saltık'la, ilk kurulan takımın sporcularından gazeteci Güngör Sayarı'nın sonraki yıllarda “Futbol Federasyonu Başkam” olarak görev yaptıklarını hatırlatmak yeterli olacaktır.

Bisiklet ve masa tenisi şubeleri kuruldu; şampiyonluklar kazanıldı. Aytekin İpek, Mustafa Palaska, Nezir Sonakın, Günaltay Şibay, Ünal Tolun'dan oluşan bisiklet takımı yıllarca Türkiye birinciliklerine ambargo koydu; “Ulusal Takım” olarak yarıştı.

1960'lı yılların ortalarından başlayarak Yenişehir semti hızlı bir değişim sürecine girdi. Gökdelenler yapılıyor, konutların yerini büyüklü küçüklü işyerleri alıyordu. Yenişehir halkı Kavaklıdere'ye, Çankaya'ya, Gazi Osman Paşa'ya, Esat'lara, Ayrancı'lara taşınmaya başladı. Semtin desteği giderek azalıyor; yok oluyordu.

Yenişehir yöneticileri ekonomik sıkıntılarla boğuşuyor; üretken ve yaygın altyapı politikasıyla kulübü yaşatmaya çalışıyorlardı.

Bu zor koşullar altında Yenişehir Basketbol takımı 1970-71 sezonunda ikinci deplasmanlı lige, 1973-74 sezonunda da birinci lige yükseldi.

Bayram havasında kutlanan bu başarı, ekonomik sıkıntıyı artırmıştı. Basketbolda artık Eczacıbaşı, Tofaş, Şekerspor, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Karşıyaka gibi devlerle mücadele edilecekti. Takımın takviyeye, en azından deplasman masrafları için çok daha fazla paraya ihtiyaç vardı.

Semtin desteği sıfıra inmişti. Yöneticiler destek arayışına hız verdiler. Nafile... Atilla İlhan'ın şiirindeki gibi, kimlere başvurmadılar ki; hiç kimse ellerinden tutmuyordu; hiç kimse yüzlerine bakmıyordu. Türkiye'nin başkenti Ankara'da bu üretken ve başarılı kulübe sahip çıkacak herhangi bir kurum ya da kuruluş bulunamıyordu. Yöneticilerin, özellikle rahmetli Erol Onar ile Gökmen İğdemir ve Oktay Poyraz'ın kişisel olanaklarından başka hiçbir kaynak yoktu.

(Yenişehir'in gerek semt gerek kulüp olarak tarihi, Türkiye'nin özellikle büyük şehirlerin gelişim (!) süreciyle özdeştir. Kırsaldan göç alan kentler plansız-programsız, çarpık biçimde büyümeye, kalabalıklaşmaya başlar. Tarihi değeri bile olsa güzelim binalar yıkılır; yerlerine çoğu alabildiğine çirkin yenileri yapılır. Birbirinden biçimsiz, alacalı bulacalı tabelalarla donatılır. Dikey yapılanma trafiği de çıkmaza sokar. Halk yeni yaşam alanları aramak zorunda kalır. Dayanışma ve komşuluk kültürü yok olur.)

Bu yıllarda Yenişehir'in futbol ve voleybol takımları yerel liglerde mücadele ediyor; onları finanse etmek zor olmuyordu. Mustafa Aslan'ın çalıştırdığı futbol takımı Ankara şampiyonluğunu ve Türkiye ikinciliğini kazanmıştı. Basketbolcular da küme düşmemeye oynadılar ve becerdiler.

1977 yılında günlerden bir gün Oktay Poyraz, sahibi olduğu Poyrazlar Reklamcılık şirketinin müşterilerinden olan Meysu'nun kulübe sponsor olmayı düşündüğünü haber verdi.

Gökmen İğdemir'in başkanlığında; Sunullah Arısoy, Bekir Çiftçi, Erol Onar, Oktay Poyraz, Arman Talay ve Soner Zerenler'den oluşan Yönetim Kurulu bir seçim yapmak zorunda kaldı. Ya basketbol ve futbol takımları dağılacak ya da 24 yıl sonra kulübün adına bir sözcük eklenecek; “Meysu Yenişehir" olacaktı.

Karar verildi ve sponsorlar dönemi başladı.

İkinci Dönem - 1977- 87 yıllarını kapsayan bu dönemin, üzerinde öncelikle durulması gereken belirgin özelliği şuydu : Yenişehir sponsorluk anlaşmaları yaparak 11 yıl boyunca, 3 firmayla sportif birliktelikler yaşadı. Ne yazık ki bu firmalardan hiç biri AnkaralI değildi. İlki Kayseri, İkincisi İstanbul, sonuncusu Afyon merkezliydi.

Ekonomik güce sahip olunca branş sayısını ve başarılarını artıran, şampiyonluklar kazanan, Avrupa kupalarında ülkemizi defalarca temsil eden, özellikle basketbol ve hentbol maçlarının o zamanlar Türkiye'nin tek televizyon kanalı olan TRT'den naklen (baştan sona canlı olarak) yayınlanmasıyla sponsor firmalara ancak astronomik harcamalarla gerçekleştirebilecekleri reklam-tanıtım olanaklarını mütevazı bütçelerle sağlayan bu üretken başkent kulübüne AnkaralI kurum ve kuruluşlar -bırakınız sponsor olmayı- ilgi dahi göstermediler.

Dönemin en olumsuz yönü, sponsor firmaların -kendi açılarından haklı olarak- genel kurul toplantılarında çoğunlukta kalabilmek için Yenişehir kökenli üye sayısının düşürülmesini istemeleri oldu. İstek mecburen kabul edildi. Kayıtları silinen üyeler yönetime kırıldılar; kulüple ilgilerini kestiler ya da çok azalttılar.

Dönemin olumlu yönü ise Yenişehir'in nitelik değiştirip kozmopolit hale gelen bir semtin kulübü olmaktan çıkması, AnkaralI bütün sporseverler tarafından benimsenmesiydi. Özellikle takım (basketbol, hentbol ve voleybol) maçlarında tribünler doluyor; deplasmana gelen ekipler karşısında Yenişehir, büyük ölçüde destekleniyordu. Salonlar “Her zaman her yerde, en büyük başkent” sloganıyla inliyordu.

(“Erken final” olarak nitelendirilen bir Eczacıbaşı basketbol maçının başlamasına saatler kala -televizyon naklen yayın yapmasına rağmen- salon dolmuş; futbol maçından çıkıp gelen yüzlerce Ankaragücü taraftarı Yenişehir'i desteklemek için salon kapılarını kırmak zorunda kalmıştı. Bugün başa güreşen başkent ekibi Türk Telekom'un, basketbol maçlarını 7-800 biletli seyirciyle oynaması üzücüdür.)

Kulüp, 1977-79 yıllarında iki sezon boyunca “Meysu Yenişehir” adını taşıdı. Kayseri'de bulunan Meysu'nun Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü olan - sonradan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı da yapan- Hüseyin Cahit Aral, “Kulüp Başkam” olması teklifini kabul etmedi. “Kulübü bugüne taşıyanların görevi başkalarına devretmeye hakları yoktur.” dedi. Yardımcısı Doğan Doğan ile birlikte, Yönetim Kurulu'nda sadece “Üye” olmayı yeğledi.

Hüseyin Cahit Aral ve arkadaşlarının Meysu yönetiminden uzaklaşmaları sonucu, bu birliktelik sona erdi, kulüp “İstanbul Bankası Yenişehir” adını aldı.

Bu süreçte İstanbul Bankası'nın 2 Genel Müdürü (önce Özer Uçuran Çiller, sonra Kemal Onar) “Başkan” oldular. İstekleri üzerine Yenişehir kökenliler (4'e karşı 3 kişiyle) Yönetim Kurulu'nda azınlıkta kalarak görev

yaptılar.

Devlet'in İstanbul Bankasfna el koyması ile, sponsorlar döneminin son (1985-87) yılları “Yenişehir Hortaş” olarak yaşandı. Başkanlığı Kemal Horzum üstlendi. Hortaş Holding'in başına gelenlerden sonra kulüp yaşam savaşını, sadece “Yenişehir” olarak sürdürmek zorunda kaldı.

Sponsorlar dönemi kulübün taşıdığı 3 farklı isme göre değil, bir bütün olarak değerlendirmek gerekir.

Firma yöneticileri gazetelerin yazacağı, televizyon ve radyoların yayınlayacağı sonuçlara, kısaca “vitrin”e önem veriyorlardı : Sırasıyla basketbol, hentbol ve voleybolde galibiyetler, atletizmde flaş isimlerin kazanacağı başarılar... Elbette haklıydılar. Onca parayı firmaların adını duyurmak için harcıyorlardı.

Ne var ki Kulüp Başkanı olan firma üst düzey yöneticileri, bırakınız Yönetim Kurulu toplantılarına katılmayı, Ankara'ya nadiren geliyorlardı. Yönetim Kurulu Üyesi olan, Ankara'da görevli firma mensuplarının çoğu için spor bilinen bir uğraş değildi. Yenişehir kökenliler için onlara dert anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha kolay olmadı.

Sponsorlar döneminde görevlerini sürdüren Yenişehir kökenli Bekir Çiftçi, Emre Diker, Gökmen İğdemir, Erol Onar, Oktay Poyraz, Arman Talay gibi yöneticiler bir yandan vitrini parlak tutmak, bir yandan üretken ve yaygın altyapı politikasını ödün vermeden uygulamak durumundaydılar.

Başarılı olup olmadıkları tartışılabilir mi? En az harcamalarla, en yararlı ve en akılcı transferler yapıldı. Basketbol büyük erkek takımı daima en üst sıralarda yer aldı; Avrupa kupalarına katıldı. Hentbol kız ve erkek takımları yıllar boyu Türkiye şampiyonluklarına ulaştı; Avrupa kupalarında ülkemizi defalarca temsil etti. Voleybol erkek takımı Deplasmanlı Birinci Milli Lig'e yükseldi. Kız takımı Ankara düzeyinde dereceler yaptı. Vali Ballı, Mehmet Yurdadön gibi uluslar arası çapta atletler yeşii-beyaz formayı taşıdı. Amatör futbol takımları Ankara şampiyonlukları kazandı; 2 kez Türkiye İkincisi oldu.

Sonradan üne kavuşan, ulusal basketboi takımlarımızı da çalıştıran Murat Didin, Dr. Cem Gökçe, Dr. Selam Gökçe antrenörlüğe bu kulüpte başladılar. Hakan Yörükoğlu, Hüsnü Çakırgil, Murat Evliyaoğlu gibi süper sporcular yetiştirdiler. Yıldız ve genç takımlarımıza Ankara ve Türkiye şampiyonlukları kazandırdılar.

Yenişehir'in başarıları gazete spor sayfalarının manşetlerinde yer aldı. Maçları televizyondan, radyolardan verildi; açık oturumlarda günün konusu oldu. Türk spor tarihine geçti. Sponsorlar harcadıklarını fazlasıyla çıkardılar. (1 koyup; 10, 15, 25 aldılar.)

Hortaş Holding'den sonra da sponsorluğa soğuk bakılmadı. Hiçbir Yenişehir yöneticisinin makam iddia ya da tutkusu olmadı. Zamanında rahmetli Erol Onar Gökmen İğdemir'e, rahmetli Arman Talay Bekir Çiftçi'ye Başkanlığı İsrarla, ricayla devretmişti. Ne var ki Yenişehirliler Ankara dışındaki bir firmayla uzun ömürlü birliktelikler kurulamayacağını öğrenmişlerdi. Ankara'da da sponsorluk yapacak bir kurum yahut kuruluş bulunamadı.

Üçüncü Dönem - Hortaş Holdingin sponsorluk yapamayacağının ortaya çıktığı 1987 yılının 14 Mart'ında toplanan genel kurulda, “Hortaş” sözcüğü kulübün adından çıkarılmadı. Ancak 9 kişilik Yönetim Kurulu'nda Yenişehirliler (2'ye karşı 7 ile) çoğunluğa geçtiler; Arman Talay Başkan seçildi.

Eski Yenişehirlilerin kulübe yeniden kazandırılması için yoğun çalışmalar başladı. Yaklaşık 11 ay sonra, 20 Şubat 1988'de yapılan olağanüstü Genel Kurul'da isim değişikliği de gerçekleştirildi; sadece “Yenişehir” oldu. Daha kapsamlı katılım sağlamak amacı ile Yönetim Kurulu üye sayısı 15'e yükseltildi.

Yenişehir semtinden yetişmiş olmasalar da, zamanında yeşil-beyaz formayı giyen, Ankara'ya ve amatör spora gönül veren, böyle bir kulübü yaşatmayı hemşehrilik borcu bilen insanlar, Arman Talay'ın önderliğinde çeşitli görevler üstlendiler.

Bu gönüllüler mangası şu kişilerden oluşuyordu. : Cavit Aniler, Ergun Aymergen, Haşan Balkanoğlu, Mesut Bayraktarlar, Abdullah Büyükbayram, Bekir Çiftçi, Emre Diker, Taki Doğan, Tanyurt Erpolat, Metin Kocaman,